27 Ocak, 2011

“Uyan, geldik.”


Farkındalık ürpertir demiştin, farksız olmayı yeğlerdim. Sıradanlığı içime çekip kendinle konuşmalarını duyma isterdim. Farklar boyutları şekillendirir boyutlar bizi. Gitmeden, sormadan, uzatmadan olan kadarını yaşamak isterdim. Yazıların arkasında kimliği belirsizlerin oynadığı zamanları nasıl da özledim. Aşk, meşk yazanları nasılda bayat bulurduk. Sıradanlığı şimdi içime çektim yetişemedim belki ama geldik işte. Sonlar farklı farklı. Senin sonunu gördüm mesela, bizimkinide. Nereye geldiğimizi nereden sonrasında artık kabuslarla kalkıcağımızı da bildim. Ben uyanmadım sende uyandırmadın ama.
Bunları şu bütün rehberine attarken arada bilinçsizce bana attığın kutlama mesajını okurken düşündüm. Aylar sonra senden mesaj gelmesi eldivensiz kartopu yapmak gibi. Uyuşukluk sadece elimde değil nelerin değiştiğinin muhasebesini yapan beynimde de..
Kaos yutmuş gibiyim.
 

....
..
..


bi kaç el gördüm kulaklara bastıran
mırıldamalar inlemeler iyi kötü mutlu değil ilgilendirmiyor. kimse duvarın üstünü aşmamış yanında bekliyor uca geleni alkış komasına sokup öldürüyor. beyin sulu boya fırçasını batırdığın berrak su gibi kalıntılar bile bulandırıyor. ölmemeyi düşünen ruh öldürmekle başlıyor. makine içinde yanan filmler gibi insanlar tek tek yok oluyor ne acıtmasından bahsediyorum ne unutmaktan. nanşist olmadığını her söylediğinde küçülüyor mikroskopla görülen bakteri gibi olduğunu bilmiyor yanılgılar sanılgılar 55 saniyede bir başa dönüyor. dönen koltuğa ilk kez oturan çocuğun mutluluğuna erişip kadeh tokuşturuyorum. kimlerle mi?
bu denilenler ufak bir yansıma, düşündürtmek için komutlanmış zoraki yazılmışa benzeyen.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder